2. ÜNİTE: TÜRKLERDE TOPLUM
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM
İlk Türk devletlerinin yaşadıkları coğrafyalarda karasal iklim
hüküm sürdüğü için bu coğrafyalar insan yaşamı açısından zor bölgelerdi. Temel geçim kaynakları
hayvancılık olan ilk Türk toplumları, bu zor coğrafya koşulları yüzünden
konargöçer hayat tarzını benimsemişlerdir.
Yaşam tarzı nedeniyle İlk Türk toplumlarında sınıfsal bir
tabakalaşma olmamıştır.
TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI:
OĞUŞ (aile): İlk
Türk Devletlerinin temel yapı taşıdır,
Ailelerin bir araya gelmesiyle URUĞ (aileler birliği) meydana gelir,
Uruğların bir araya gelmesiyle BOY (kabile-aşiret) oluşur,
kabilelerin bir araya gelmesiyle BUDUN (millet, halk) meydana gelir
daha sonra İL (devlet) meydana
gelir.
İlk Türk toplumlarında aileye büyük önem verilmiş, aile devletin
temeli olarak kabul edilmiştir.
Türklerde erkek çocuk, “Ocağı tüttürecek kişi” olarak görülürdü. Türklerde tek eşlilik esastı ve genellikle akraba
dışında biriyle evlilik tercih edilirdi
Türklerin yaşadığı coğrafya ve o bölgenin özelliklerinden
kaynaklanan ağır hayat şartları, Türklerin inançlarının şekillenmesinde de
etkili olmuştur.
Gökyüzünün hayatlarında belirleyici bir rol oynadığını fark eden
Türkler, Gök Tanrı inancına yönelmiş, bu inançta gökyüzünde bir yaratıcının
varlığından söz etmişlerdir. Türkler Tanrı’yı
eşi benzeri olmayan
ve insanlara hükmeden
yüce bir varlık
olarak görmüşlerdir. Çünkü Türkler için Tanrı, aynı zamanda siyasi iktidarın
da meşruiyet kaynağıydı.
Ölen kişi iyi biriyse UÇMAĞ’a
(cennet) gittiğine, kötü biriyse TAMU’ya
(cehennem) gittiğine inanılırdı. Türklerde
cenaze törenlerine yuğ denilirdi.
TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE TOPLUM
TOPLUMSAL YAPININ ÖZELLİKLERİ
İlk Türk İslam
devletlerinde toplum İslamiyet’in etkisiyle yeniden şekillenmiş, bu dönemde şehir hayatı
yaygınlaşmış, giyim ve kuşamda pek değişiklik
olmamıştır.
İslamiyet öncesi Türk toplumunda gündelik yaşamın işleyişini töre
belirlerken, İslamiyet’in etkisiyle töre kurallarının yanında İslami kurallar
etkili olmaya başlamıştır.
İlk Türk Devletlerinde olduğu gibi Türk İslam devletlerinde de bir
sosyal tabakalaşma görülmemiştir.
Türk İslam toplumunda, İslamiyet öncesi Türk toplumlarında olduğu
gibi PEDERŞAHİ (ataerkil) aile yapısı görülmektedir.
Türkiye Selçukluları’nda bir kadın örgütlenmesi olarak Bacıyan-ı
Rum adı verilen teşkilat göze çarpar.
Kadınların üretimde ve sosyal yaşamda
örgütlenmesini sağlayan bu teşkilatın kurucusu,
Ahiliğin kurucusu Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı’dır.
OSMANLI TOPLUMUNUN SOSYAL YAPISI
Osmanlı toplum yapısı; Yönetenler ve Yönetilenler olmak üzere iki
gruptan meydana gelirdi. Yöneten sınıfından, yönetilen sınıfına geçme veya
yönetilen sınıfından terfi edip yöneten sınıfına geçme gibi gruplar arasında
geçiş vardır. Sınıflar ve Gruplar arasında geçişin olduğu Osmanlı toplumunda
Dikey hareketlilik vardır. Dikey Hareketlilik Müslümanlar ve gayrimüslimler
için geçerliydi. Meselâ devşirme sistemi ile bir gayrimüslim sadrazamlık
makamına kadar yükselebiliyordu.
A) YÖNETENLER:
Dini, İdari ve Askeri alanlarda görev ve yetkileri bunulan devlet
memurlarının bulunduğu gruba verilen ad. Bu grup Seyfiye, İlmiye, Kalemiye
olmak üzere 3'e ayrılırdı. Yönetenler grubuna ait en önemli özellik devletten
maaş alırdı ve Vergilerden muaftı.
1) SEYFİYE SINIFI (Askeri Sınıf):
İdari ve askeri işlerle meşgul olan görevlilerden oluşan sınıftır.
(Sadrazam, Kaptanı Derya, Beylerbeyi, Sancakbeyi, Yeniçeri Ağası, Subaşı,
Tımarlı Sipahiler)
2) İLMİYE SINIFI (Ulema Sınıfı):
Din, Eğitim ve Hukuk işleriyle meşgul olan görevlilerden oluşan
sınıftır. (Şeyhülislam, Kazasker,
Kadı, Müderris ve Müftü) İlmiye Sınıfının en tepesinde Şeyhülislam bulunurdu.
3) KALEMİYE SINIFI (Bürokrasi):
Kayıt tutmak, Dışişleri ve Devlet Hazinesiyle meşgul olan
görevlilerden oluşan sınıftır. (Defter Eminleri, Reisülküttap, Nişancı, Anadolu
Ve Rumeli Defterdarı) Bir nevi devletin bürokrat kesimidir.
B) YÖNETİLENLER:
Bu sınıfa reaya (halk) adı verilmektedir. Osmanlı toplumunun büyük
bir kısmını oluşturmaktadırlar. Devlete vergi ödeyen kesimdir. Yönetilenler
sınıfı Köylüler, şehirliler ve göçebelerden oluşturmaktadır.
1) KÖYLÜLER: Köyde oturan, Çiftçilikle ve hayvancılıkla geçimini sağlayan,
devletin toprağını işler ve devlete vergi ödeyen kesimdir. Köyde yaşam yazın
bağ ve bahçelerde çalışarak, kışın ise köy odalarında sohbet ederek geçiyordu.
2) ŞEHİRLİLER: Şehirde oturan, ticaret, zanaatla geçimini sağlayan ve devlete
vergi ödeyen kesimdir. Şehirlerde Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar
beraberce yaşıyorlardı.
3) GÖÇEBELER: Hayvancılıkla geçimlerini sağladıkları için Konar-göçer yaşam
süren Göçebeler, hayvan başına devlete vergi ödeyen kesimdir.
MİLLET SİSTEMİ:
Osmanlı Devleti bünyesinde yaşayan Hristiyan, Yahudi, Ermeni gibi
farklı inançtaki toplulukların kendi inançları doğrultusunda yaşamalarına imkân
sağlayan Millet Sistemi, Osmanlı toplumunda birlik ve beraberliği sağlamıştır.
Millet sistemi, Fatih Sultan Mehmet döneminde gözle görülür bir şekilde
uygulanmıştır. Fatih’in İstanbul'u aldıktan sonra buradaki Rum ve Ermenileri
özerk cemaatler şekline getirmesi Millet Sistemine en iyi örnektir.
I. Mahmut'a ait aşağıdaki söz, Osmanlının millet sistemine ne
kadar önem verdiğini gösterir. "Ben tebaamdan Müslümanları camide,
Hristiyanları kilisede, Yahudileri ise havrada görmek isterim.".
SOSYAL YARDIMLAŞMA
OSMANLIDA VAKIFLAR;
Zengin kişilerin kendilerine ait malların veya gelirlerin ömür
boyu insanlığın hizmetine sunmasına Vakıf Sistemi denir. Vakfedilen mala
mevkuf, vakfın kuruluş belgesine vakfiye ve vakfın yönetim kuruluna mütevelli
adı verilir.
Bir kişinin malını vakfedebilmesi için; özgür, yetişkin ve malın
kendisine ait olması gerekir. Vakıf malları satılamaz, başka birine
devredilemez veya miras bırakılamazdı. Hayır kurumları ve sosyal müessese olan
cami, han, hamam, kervansaray, yol, imarethane gibi müesseseler vakıflar
aracılığıyla kurulurdu. Genellikle vakıflar padişah, vezir, beylerbeyi, valide
sultan gibi üst düzey kişiler tarafından kurulmuştur.
AHİLİK:
Türkiye Selçuklularındaki karşılığı Fütüvvet Teşkilatı'dır. Ahi
Evran tarafından kurulan esnaf dayanışma teşkilâtıdır. Usta-çırak ilişkisiyle
ve işini hakkıyla yapan insanlar yetiştirilmiştir. Ahi Teşkilatı sayesinde;
Esnaflar denetlenmiş, üretilen mallar kontrolden geçmiş, gerektiğinde esnaflara
yardımda bulunulmuştur. Kendine özgü kuralları olan Ahilikte iyi ahlâk,
doğruluk, kardeşlik ve yardım severlik esastır.
Ahilik sayesinde Anadolu'da Türkleşme hızlandığı gibi Türk
şehirciliği de gelişmiştir.
SADAKA TAŞLARI:
Mermerden yapılmış olup 1,5 – 2 m yüksekliğinde olan ve üstü çanak
şeklinde bir oyuk bulunan bu taşlara Sadaka taşları adı verilmiştir. Sadaka
verenler parayı çanak şeklindeki oyuğa bırakırlar. Dilenmekten çekinen ihtiyaç
sahibi günün belli bir vaktinde taşın bulunduğu yere giderek ihtiyacı kadar
parayı alabiliyordu. Bu sayede en hayırlı yardım sayılan gizliden gizliye
yardım yapılmış olurdu.
ZİMEN DEFTERLERİ:
Borçlu ile borcunun yazılı olduğu defterlere verilen ad. Özellikle
Ramazan ayında maddi durumu iyi olan insanların rastgele bir bakkala girip
zimen defteri olup olmadığını sorduktan sonra; "Lütfen baştan, ortadan ve
sondan şu kadar kişinin borcunu hesaplar mısın?" diye sorar ve ardından da
hiç tanımadığı insanların borcunu öderdi.
OSMANLIDA AİLE
Aile genellikle anne, baba ve küçük çocuklardan oluşmakla
birlikte, bazen büyükanne ve büyükbaba ile birlikte yaşayan aileler vardı.
Osmanlı toplumunda aile İslam kurallarına göre şekilleniyordu.
Geniş aileler genellikle konaklarda yaşıyorlardı ve bunların
hizmetçileri de bulunuyordu. Osmanlı toplumunda tek eşle evlilik yaygındı.
Boşanma durumunda kadının mağdur olmaması için mehir uygulamasına önem
verilmiştir. Evlilik kadı tarafından gerçekleştiriliyordu. Evlilik
gerçekleştikten sonra bu durum TEREKE
defterine kaydediliyordu.
MEHİR: Evlenen bir erkeğin nikâh esnasında kadı ve şahitlerin huzurunda
kadına verdiği nikâh bedelidir.
Osmanlı evleri, genellikle ahşaptan yapılırdı. Evlerde kadınlara
ait bölümlere haremlik ve erkeklere ait bölümlere selamlık adı verilmekteydi.
TANZİMAT SONRASI OSMANLI TOPLUM YAPISINDA DEĞİŞMELER
II. Mahmut Dönemi’nde Osmanlı halkı için “TEBAA” tabiri kullanılmıştır. Tanzimat Dönemi Öncesinde
halk için ‘’REAYA’’ tabiri kullanılırken, Cumhuriyet döneminde ‘’VATANDAŞ’’
tabiri kullanılmaya başlandı.
1839 TANZİMAT
FERMANI ile Müslüman ve Gayrimüslim herkes eşit sayılmıştır.
1856 ISLAHAT FERMANI ile;
Azınlıklar devlet memuru olma hakkı kazandı.
II. Mahmut Döneminde; Değişim kıyafet alanında da kendini göstermiştir. Memurlar ve halk
sarık yerine fes takmaya başladı, şalvar yerine pantolon giymeye başladı.
SOSYAL YARDIMLAŞMA ÖRNEKLERİ
DARÜLACEZE (YOKSUL EVİ) :
Kimsesiz insanların bakıldığı bu kurum, 1895 yılında
kurulmuştur.
HAMİDİYE ETFAL HASTANESİ:
Osmanlılardaki ilk çocuk hastanesidir. 1899’da
İstanbul’da açılmıştır. Bugünkü adı Şişli Etfal Hastanesi’dir
DARÜŞŞAFAKA (ŞEFKAT YUVASI):
Maddi durumu kötü ve yetim çocukların eğitim aldığı
kurumudur. 1863’te açılmış, 1873’ ten itibaren eleme yöntemi ile öğrenci almaya
başlamıştır.
DARÜLEYTAM:
Birinci Dünya Savaşı sırasında yetim ve öksüz çocuklar
için açılan yurtlardır.
HİLÂLIAHMER CEMİYETİ (TÜRK KIZILAYI):
Bu cemiyet ilk olarak 1868 yılında “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti”
adıyla kuruldu. 1947 yılında Türk Kızılayı adını aldı.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TOPLUMU
Osmanlı Devleti, 1800’lü yılların sonlarında
kaybedilen Balkanlardaki topraklardan Anadolu’ya göç dalgası yaşanmıştı. Bu
durum Osmanlı nüfus yapısında önemli değişikliklere neden olmuştu.
I. Dünya Savaşından sonra Anadolu toprakları işgale
uğradı, İşgali kabul etmeyen Türk toplumu büyük bir mücadele verdi ve Milli
Mücadele’yi kazandı.
Milli Mücadele Dönemi; Ulusal bağımsızlıkla ulusal
egemenlik mücadelesi birlikte verilmiş ve hızlı bir şekilde imparatorluktan ulus
devlete geçilmiştir. Yeni Türk Devleti de halkı arasında hiçbir ayrım yapmamış
ve onlar için “vatandaş” tabirini
kullanmıştır.
EĞİTİM ALANINDA İNKILAPLAR
·
Tevhidi Tedrisat Kanunu kabul edildi. (3
Mart 1924)
·
Yeni Türk Alfabesi kabul edildi (1 Kasım
1928)
·
Türk Tarih Kurumu’nun Açıldı (1931)
·
Türk Dil Kurumu’nun Açıldı (1932)
TOPLUMSAL ALANINDA İNKILAPLAR
·
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatıldı
·
Kılık-kıyafet yasası çıkarıldı
·
Soyadı Kanunu’nu kabul edildi
·
Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik
yapıldı
MEDENİ KANUN (17 ŞUBAT 1926)
·
Toplumsal ve ekonomik alanda kadın-erkek
eşitliği sağlandı.
·
Kadınlar istediği mesleğe girme hakkını
elde etti.
·
Tek eşle evlilik ve resmi nikâh
zorunluluğu getirildi.
·
Miras, boşanma ve şahitlikte kadın-erkek
eşitliği sağlandı
TÜRK KADINLARI;
·
1930 yılında belediye seçimlerine katılma
hakkı kazandı
·
1933 yılında muhtarlık seçimlerine katılma
hakkı kazandı
·
1934 yılında ise milletvekilliği
seçimlerine katılma hakkı kazandı
NOT: 1935-1939 yasama döneminde TBMM’ye on beş
kadın milletvekili girdi.